SOHBETLER-Cennet ve Cehennem

Alimlerimiz, cennet ve cehennemin yaratılmış olduklarını, her ikisinin de mevcut ve hazır olduklarını bildirmişlerdir. Cennet, taat ve iman ehli kimseler, cehennem ise isyankâr ve azgınlar için hazırlanmıştır.
Hiç kimse cennete ameliyle giremez. Allah Tealâ’nın fazl u keremiyle girer. Fakat amel Allah Tealâ’nın hoşnutluğunu, kerem ve ihsanını celbeder, ayrıca cennette daha yüksek derecelere ulaştırır.
Ahirette insanın üç önemli meselesi olur: İbadet ve taatler, günahlar ve nimetler. Dünyada yapılan ibadet ve taat, Allah Tealâ’nın bize vermiş olduğu her türlü nimete karşı sayılır. Geriye günahlar kalır. Allah Tealâ dilerse günahları affeder, dilerse azap eder. Bu yüzden kimse ahirette azap görmeyeceğini söyleyemez. “Nimetlerin hesabı, günahların azabı var” kaidesi umumidir. Bunu anlayabilsek hiç günah işlemememiz gerekir ama insan nefsi şeytan ve dünya ile birleşerek günaha sevk eder.
Günahı kaldıran, ona karşılık gelen, tövbe, ibadet ve taatlerdir. Öyle günahlar da var ki ibadet ve taati kaldırır, işlenmemiş gibi yapar. Demek ki günah arttıkça ibadet kefesi hafifler, güzel ameller arttıkça günahlar erir. Ne ekilirse o biçilir. Bunun sonucu olarak da ibadet, taat ve iman ehli cennete, azgın ve isyankârlar da cehenneme gider.
İnsanın aklına şöyle gelebilir: “Hayat kısa ama cehennem ebedi. Geçici olana ebedi bir karşılık nasıl olur?” Bu düşünceyi şeytan insana vesvese olarak verir. Bediüzzaman Said Nursî hazretleri buyurmuştur ki: “Küfür öyle çirkin bir meseledir ki, kâinatı abes, boşa yaratılmış gösterir. Yaratıcısını inkâr ettirir. Oysa bütün varlıklar Allah’ın varlığına şahit iken inkâra sürükler. O inkâr, bütün kâinatın yokluğuna delil olmuş gibi yaratılmış mükevvenatı idraksizlikle abes görmüş gibi olduğundan, böyle düşünenlerin isyanı onları cehenneme götürür. İman ise en büyük nimet olarak asla kâinatı abes göstermez. Dolayısı ile iman bütün kâinatın varlığına şehadet cihetiyle insana devletli bir kapı açılmasına sebep olur.”
Cehenneme girmenin sebepleri imansızlık, kötü ahlâk ve işlenen kötü amellerdir. Cehenneme girmemek için kötü huyları bırakıp kötü amelleri işlememek gerekir. Kötü huy sökülüp atılmadıkça çirkin amel kesilmez. Çirkin huylar değişmedikçe günah kapısı kapanmaz. Çirkin huyları değiştirmenin birinci yolu nefsi ıslah etmektir. Nefsi ıslahın birinci yolu ise kâmil insanlarla yakınlık kurup huyu değiştirmektir. Bütün kötü huylar ıslah olur. Eğer ıslah olmasaydı Allah Tealâ “nefisleriniz ıslah edin” buyurmazdı.
Cehenneme girmek adalet, cennete girmek ise inayettir. Allah Tealâ cehennemi adaletiyle halketmiştir ve müstehak olanı da oraya gönderecektir. Cehennem yaratıldıktan sonra Allah Tealâ, Cebrail a.s.’a orayı görmesini buyurdu. Hz. Cebrail gördü. Allah Tealâ sordu: “Ya Cibril, nasıl buldun?” “Ya Rabbî, insanlar bunu görse hiçbiri cehennemlik amel işlemez.” Allah Tealâ bu sefer Cebrail a.s.’a cenneti gösterip nasıl bulduğunu sordu. Cebrail a.s.: “Rabbim, insanlar cenneti görse hiçbiri günah işlemez.” dedi.
Daha sonra Allah Tealâ, cehennemin etrafını nefsin çirkinlikleriyle, cennetin etrafını ise nefse zor gelecek işlerle süsledi. Bu yüzden cennet yoluna girmek için bu zorlukların aşılması insanın işi oldu.
Cennet sefadır, nimetlerle doludur. Fakat Allah Tealâ bela verecek sabredeceksin; hastalık, musibet verecek sabredeceksin. Günahlar nefse hoş gelecek ama işlemeyip sabredeceksin. Şeytanın, dünyanın göz alıcı hilelerini elinin tersiyle itip geçeceksin. Allah Tealâ cennete yüksek bir fiyat, ağır bir bedel koymuş. Fakat -mazallah- cehennem azabı hepsinden ağır.


Yarbay Mehmet Ildırar

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mektubat ı Rabbani 314. mektup

SOHBET-Nefs Terbiyesi

Abdulhalik Gucdevanî Hazretlerinden bizlere 11 kandil